29.4.10

sen numune misin ya?!

Huli'den bir Sallamador Dali:

Huli: Candan Erçetin'in bu şarkısını bilio musun?
Gamtse: Biliyor muyum? Kesin biliyorumdur. Ama sen dersin ki atayım mı, eh, lafı uzatma.
Huli: Çok güzel ya.
*gönderipduru*
Gamtse: Ben malımı bilirim, mal. Mal Huli. :D
Huli: Hasta etme len adamı. Dont make me sick! Sana şarkı gönderioz burda dinle diye.
*Gamtse an itibariyle kopuşlarda*

Sen ne biçim bi canlısın lan, iyi ki varsın. Terliksi hayvan, tam Türkçe çevirine kurban olduğum.

evolüsyon.

Omfalit >> Omfilit >> Pomfrit >> Yan flüt >> Ön flüt.

Bir hastalığı rezil de eden vezir de eden biziz efenim.

editasyon: Ha bi de, bence ''pomfrit'' evrimin kaybolmuş basamağı.

28.4.10

links two, drei, vier. two?

Ya, şöyle ki sevgili blöng, bundan kaç sene önce olduğunu kestiremesem de çok sene önce olmadığını bildiğim bir diyalog var elimde. Flashforward edelim, hadi bitirelim şu işi hafız:
Annecik: Gaaaaaaamzeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee! (Koridordan artan zil sesi gibi gelen bir ses, biliyorum yaklaşıyor.) *beni beklemez ve odama dalar bebeyim* Bak ne bulduuum!
Elde bir poşet, saçma kuru bi şey. Göbek bağımı bulmuş...
Gamtse: Anne bu ne ya, ıyyy... İğrenç bu. Benim mi?
Annecik: Hem abinin hem senin, evde bunlar. Nereye gömersen oraya gidiyormuşsun. Ben evde bıraktım.
Gamtse: Kilerden çıkardın onu di mi? Sanki evde durduğumuz var anne ya. Atsana bunu.
Annecik: Aaa, olmaz. Göbek bağı bu, saklarım.
Gamtse: İyi iyi, zaten çöpe gitseydi çöpçü olma ihtimalimiz artardı. Hem ayak bağı olacağına göbek bağı olsun.

Omfalit sinyalleri veriyormuşuz, süper di mi lan! O dejavu'yu yaşadım şu an. Esprilere geeeeel. Bitanda var:

*Gamtse, Annecik ve Abimsi yolda yürüyorlardır. Abimsi Manisa'ya dönüşü için otobüs terminaline rotasını şaapmıştır. Gamtse önden gider ve Annecik malzemeyi verir.*
Annecik: Hızlı yürü biraz hadi, ayağına basıcam, kapaklanıcaksın.
Gamtse: İyi ya anne, kapaklanalım da içimizdekiler dökülmesin. Ya hiç kapaklanamazsak?
Abimsi: Ahauhahdsdaahjsqas.


Ayrıca bugün kullandığım gerek anlam gerek stil açısından yeni dallama fiillikler: tıp tıp etmek, cık cık etmek, tık tık etmek.

En güzel Nevzat Hoca teklifi: Kuşadasında bir hafta sonu planı adı altında ''Bahçeyi Bellemek'' ekstradan anayı da verirler mi bi soralım istiyoruz sınıfça.

    Avni Hoca'yla dersi kaynatmak için açılmasa da genellikle dersi kaynattıran muhabbetlerden bir kısım:

    Avni Hoca: İşte ben Portakallı Ördek'i merak ediyorum ve birgün yemek istiyorum çocuklar.
    Gamtse: Falanfilanhoborodahah... Bence işte o zaman hayvan gibi yiyoruz.
    Avni Hoca: Biz de kendi aramızda ona öküz gibi deriz.
    Aylin: Bütün hayvanları dahil etmek mantıklıca değil mi? Tek bi hayvana yoğunlaşmasak olur bence.

    Yazını yaz yanaklarını yediğimin. /Biri bana bu cümle düzgün desin, devamı yok desin. Küfürsel hiçbir özellik taşımadığından bahsetsin. 

    Artık otbüslee'de para uzatmaktan sıkıldım. Hayatın bana ödettiği en ağır bedel o. Hayatımın sonuna kadar ''Şurdan bir öğrenci uzatır mısınız?'' sesiyle gelen yubarlak paraları görmek istemiyorum. Gözlerimde $-$ işareti olsun istiyorum. Hayat, omfalit varken güzel ayrıca. Kimsenin raporunda ''omfalit'' nedeniyle bir gün izinlidir yazıyor mu? Benim yazıyor işte. Yanıyor, acıyor canım. O ayrı.

    Ayrıca bugün Moral Bozukluğu ve 31 -yazıyla: osbir- filmini bitirdim. Veri nays tarzında değil ama üzücü biraz. Hard to believe. Üstelik bedaveee, indiriosun izliosun. Hadi diyelim ki veri nays tarzında değil; o zaman bir günde çekilmiş, az emekli, bütçesi de yok denilecek gibi, hafif komedi tarzında. Sezyum var işin içinde, birkaç yerde görünce mutlu oldum. Kendi kendineeeeee. Deniz Alnıtemiz'e sevimliliğinden dolayı seksi bir öpücük gönderiyorum. Filmi destekleyenlere 31ciler diyebilir miyiz efenim?

    Son bir defa döndüm baktım geldim gördüm ve büyük ihtimalle yendim ama dedim ki: Ey lev yü.

    27.4.10

    omfalit (omphalitis)

    Efendim, geçtiğimiz cumartesi İzmir Kitap Fuarı'nda idim. Her şey güzel gelişti. Erdil Yaşaroğlu'nu, Alpay Erdem'i gördüm. (sadece gördüm, Erdil'i insanlık olarak sevmem zaten, yanaşmadım.) Veee, Penguen imza salonunun önünde tuvalete giden bir adet Kaan Sezyum yakaladım. Hemen de durdurdum tabi ki; biraz muhabbet filan... Çok tatlı ya, karısını falan kaybetmişti geçenlerde... Dikkat ettim, iyi görünüyordu ama. Hayranlarını seven ve kankaymışçasına muhabbet eden bir insandır belki de Sezyum. Aferin Sezyum. Senin gibi ben de seni köşe bucak sevmek istiyorum. Salon olsun, kalorifer peteği olsun, çeşit çeşit... Fark etmez. Neyse efendim. Hayvancasına hoş bir gün geçirip Burger King'deki Mert'ten dondurmayı da alınca ben ve bizim kızların keyfine diyecek yoktu. Mert bizim gözde elemanımız olacak bu hafta sanırım...

    Onu bırak, Pazar günü biraz hasta hissettim ben. Karnımda ağrı, onun üstüne elimi domates sanıp doğradım filan... Dedim ki: ''Ulan Gamze, iki gün mutlu olacaksın ya al işte acısı çıkıyor...'' büyük ihtimalle. Pazartesi sabahı okulda gittim, arada yine ağrıdı ayağa kalkarken filan; nasıl bir şişlik nasıl bir ağırlık ve sertlik hissediyorum kelimelere dökemem ama... Akşamına eve geldim, bir güzel soyundum. Baktım kızarmış göbek deliğimin etrafı. Hayret bi' şey! İnsan kıllanıyor tabi, akşam annem gelince eve bahsettim ben bundan. Acil'e gidelim mi, diye sordu? Gerek yok yarın çıkalım dedim. Nitekim çıktık geldik ve bu satırları yazıyorum. ''Omfalit''mişim. Göbeğimin iltihaplanması çok uçuk bir olay. Üstelik nereye değdim, nasıl bıraktım, temizdi, nasıl oldu! Ama olacak ya... Mutlu oldum ben çünkü. :D Bünyem aşırı mutluluğu kaldıramıyor sanırım, bahaneler üretiyor. Neyse ki hayvansı bir olayı başardım, hastane dönüşü anneme mutluluk dolu bir sesle ''Anne ya... Ben de boş kalıcam diye üzülüyordum. Bak iki hafta boyunca pansuman yapıcam artık. Sabahlarıma tendürdiyot rengi gelicek!'' dedim. Şimdilik çok iyiyim, her şeyi Omfalit'e bağlıyorum. ''Omfalit lan bu, boru değil!'' dermişçesine.Ve annem de böyle ilginç rahatsızlıklarım olmasa dünyadaki birçok şeyden habersiz kalacağını belirtti. Böyle arada cins cins hastalıklarım oluyor ya, hayatta öğrenmediğim tıbbi mevzu kalmayacakmış gibi geliyor. Artık göbek bakımı yapmayı biliyoruz ana-kız! Süper di mi. Cümle içinde kullanıyorum:

    Ben bugün omfalit oldum.

    Hayır blöng, hayır, ölmüyorum.

    Hoççukal.

    16.4.10

    time is running out.

    Hey blöng, im still alive! Imagining the future and getting confused. What should i really do? Exams are getting boring and i cant do anything, maybe when i sleep i can forget all bad things, sweet dreams.

    2.4.10

    bluish.

    Mavi oldu lan gözlerim, valla. Lensime kurban. Hatta şarkılarım var bi sürü:

    Arkadaşlar söylüo:

    Mavilim mavişelim, mavilim mavişelim, tenhadaaa buluşaaalım mavilim!

    Maviii maviii massssmaaavii, gözleri boncuk maaağvi!

    Mavili mavili mor çiçeeeeğğk mavili burdan geçeceğk!

    Bu da benden:

    Freed from desire, mind an LENSES purified.

    Hehe aklıma geldikçe yazarım blöng. Si ya!